2054 yılında, insanlık nihayet yıldız yolculuğu ve kolonizasyon elde etmişti. Yıldızlar ulaşıldı ve insanlık büyük bilinmeyenleri keşfetmeye hazırdı. Fakat kozmostaya daha fazla teşebbüs ettikleri gibi, yeni bir tehditle karşılaştılar: insan hayatına düşman olan yabancı yaşam formları. Yıldız gemisinin mürettebatı “USS Phoenix” bu yeni dünyaları keşfetmek ve insanlığı potansiyel tehditlerden korumakla görevlendirildi. Ama uzaya daha derin keşfederken, daha önce gördükleri her şeyden farklı bir canlıyla karşılaştılar. Bu varlıklar uzun ve incelendi, karanlıkta parlayan deri ile. Görünen gözler veya ağızlar yoktu, ancak vücutları karmaşık dövmelerde kaplı görünüyordu ve diğer dünyaca bir ışıkla parlayan işaretlerdi. "Phoenix" mürettebatı bu varlıklar tarafından büyülendi ve onları yakından incelemeye başladı. Bu varlıkların sadece akıllı olmadığını keşfettiler, aynı zamanda son derece gelişmiş teknolojik olarak. İnsanlığın herhangi bir tehditten koruyabilecek gelişmiş silah sistemleri ve güçlü enerji kalkanları da dahil olmak üzere her şeyin ötesinde teknolojiyi geliştirdiler. Mürettebat keşiflerini sürdürdükçe, garip bir fenomen keşfettiler: Bir başka dünyadan yabancılarla karşılaştıkları her zaman kendi bedenleri garip şekillerde değişmeye başlayacaklardı. Bazı deneyimli halüsinasyonlar veya hatta fiziksel dönüşümler, vücutları etrafındaki yeni çevreye ayarlanıyor. Bu keşife rağmen, "Phoenix" ekibi keşif ve keşif görevlerini sürdürdü, bu garip varlıklar hakkında başka bir dünyadan daha fazla bilgi edinmek için kararlıydı. Ve bunu yaptıkları gibi, bu evrene sadece kendilerinden çok daha fazlası olduğunu fark ettiler - oradaydılar